[ad_1]
Dijital hayata bu denli hızlı giriş yapmaya ne kadar hazırdık? Belki olması gerektiği kadar belki de değil. Bundan sonrasında dijital hayatta nasıl var olacağımızı ya da olmamız gerektiğini düşünme vakti. Pandemi sürecinde dijital başlığı altında çıkardığımız dersler doğrultusunda Akbank’ın katkılarıyla gerçekleşen MediaCat Live bu kez “Dijital Hayatta Kalma Rehberi: 2020’den ne öğrendik?” teması altında gerçekleşti.
Müşteri deneyimi, yaratıcı içgörüler, stratejik kararlar, sosyal dayanışma ve yeni iş modellerinin konuşulduğu konferansın ilk panelinde Yönetim Danışmanı & Öğretim Görevlisi Ebru Yonca Çapa’nın moderatörlüğünde ve Unilever Türkiye Orta Asya ve İran Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital, E-Ticaret, Yeni İş Modelleri Direktörü Aslı Kölükfakı, Akbank Strateji, Dijital Bankacılık ve Ödeme Sistemlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Burcu Civelek Yüce, Accenture Dijital İş Entegrasyonu Yöneticisi & Yaratıcı Lead Olcayto Cengiz, Primer Kurucu Ortağı & Reklamcılık Vakfı Başkanı Ömür Kula’nın katılımlarıyla dijitalle imtihanlara yaratıcılıkla cevap vermenin yolları tartışıldı.
Moderatörlüğünü MediaCat Genel Yayın Yönetmeni Pelin Özkan’ın üstlendiği ve Türkiye Vodafone Vakfı Başkanı Hasan Süel, Oyuncu ve UNDP Türkiye İyi Niyet Elçisi Mert Fırat, E-Bursum Kurucusu & CEO’su Mesut Keskin, Ashoka Türkiye Ülke Direktörü Zeynep Meydanoğlu’nun panelist olarak yer aldıkları ikinci paneldeyse sosyal dayanışma için dijital fırsatlar yaratabilme meselesi konu edinildi.
Konferanstan çıktılar şöyle:
- Tüm kanalları kapsayacak deneyim tasarımını yapabilmek çok değerli hale geldi. Anlamlı deneyimin etkisinin yaşandığı bir dönem oldu. Ve deneyimi tasarlamada şu üç ihtiyaç gözetilmeli: sağlık ve esenlik, sosyal ihtiyaçlar ve fiziksel ürüne ihtiyaç. Fiziksel bir şirket uçtan uca nasıl bir dijital hizmet sunabilir? Marka isimlerini zikretmektense insanların sorduğu sorulara en kısa zamanda yanıt verebiliyor muyuz? Bu ve bunun gibi sorulara yanıt aramak lazım.
- Şubeler, ATM’ler dahil fiziksel kanallarla etkileşim azaldı ama nakit ihtiyacı ortaya çıktı ve para çekme tutarlarının normallerin üstüne çıktığı dönemler oldu. Karekod kullanımı arttı. Dijital kanal tarafındaysa etkileşim şeklinde radikal bir değişim yaşandı. Müşteri yetkinlik setini keşfetti ve daha önce yapılmayan farklı işlemler gerçekleştirildi.
- Gıda harcamaları arttı; eğlence, seyahat gibi harcamalar düştü. Ancak insanlar yeni hayatlarına anlamlar katma çabasına gidiler. Lüks ve gereksinim kavramlarının tanımı değişti. Bu dönemde yapı marketi alışverişi arttı, insanlar fiziksel mekânla yeniden iletişim kurdu ve bu da harcamalarına yansıdı.
- Türk tüketicisi yeniliklere çok açık. Zaman zaman iş dünyasının önünde dahi koştu bu da o dönemlerden biriydi.
- Böyle bir dönemde markayı başarılı ya da başarısız olarak yaftalamak doğru değil çünkü herkes için bir ilk yaşandı. Markalar, prensiplerine göre deneyim tasarımını kırmayacak alternatif senaryolar çalışmalı. Deneyimde yapamadığımız şeyi reklamda yapmaya çalışarak markaları bir yere getiremeyiz. Deneyimi tek bir kanala kilitlemek sistemin çökmesine neden olacaktır. Bu dönemde potansiyel zorlukları öngörüp haritalar oluşturan markalar rüştünü ispat etti.
- Accenture’ın “COVID-19: 5 New Human Truths that Experiences Need to Address” başlıklı raporuna göre normalleşme söz konusu değil. Raporda yer alan 5 gelişme şöyle: sarsılan güven, sanal yüzyıl, her iş artık bir sağlık işi, eve dönüş ve otoritenin yeniden yorumlanması.
- Artık şirketlerin olası pandemi senaryoları oluştu. İç iletişim ve uzaktan etkileşim ağırlıklı konuşulan konular oldu. Başka bir sisteme giriş yaptık ve bizi başka dinamikler bekliyor. Bunların içinde de “uzaktan” ile başlayan uzun bir liste var. Buna adapte olabilmek için dijital araçlarda yetkinlik edinmemiz lazım. Dolayısıyla birçok şey şekil amaçlı olmaktan çıkıp ihtiyaç haline gelmeye başladı.
- Keyif ekonomisinde tüketen tüketiciden endişe ekonomisinde tüketen tüketiciye konuşuyor artık markalar. Ancak bu sorumluluğu almayanlar da var. Beri yandan herkes sosyal fayda yaratmalı diye bir kaide yok, bunu bir rekabete dönüştürmemek lazım.
- Sosyal etki yaratmak istiyorsak bağ kurma şekillerimizi değiştirmemiz gerekiyor. Sosyal girişimcilerin keşfetmeye başladığı şey bu, aynı mekânı paylaşmadığımız kişilerle insani düzeyde nasıl bağ kurabiliriz sorununa bakmaya başladılar. İnsani bağları online’da kurabilmek önümüzdeki dönemde önemli olacak.
- Uzaktan eğitim herkes için erişilebilir görünse de fırsat eşitsizliği, olan ile olmayan arasındaki makası daha da açtı. Eğitimin önündeki en büyük engel finansal zorluklar. Öğrencileri finansal sistemlere dahil etmeden onların eğitim hayatını sonlandırıyoruz ama yönetilebilir bir borç öğrencinin tüm hayatını değiştirebilir.
- Son bir ayda bağış yapanların oranı yüzde 85’e çıktı. Bireyler için güven çok önemli, insanlar yardımlarının nereye gittiğini takip edebilmek istiyorlar. İstenilen oranda destek söz konusu değil ama bu süreçte insanların birbirine olan güveni arttı, daha fazla empati kurabildiler.
- Teknolojiden nasıl faydalanılabilir? İki eksen var: ortak iyi için teknolojiyi kullanmak ve iyi teknoloji yaratmak. Gözetim teknolojisinin inşası, teknoloji tükettikçe artan karbon ayak izi, dijital eşitsizlikler… Teknolojinin kendisini nasıl iyi yapacağız? Bir grup sosyal girişimcinin son dönemde uğraş verdiği alanlardan biri de bu.
- Artık hesap sormanın, daha çok dahil olmanın, katılımcı siyaset ve eğitim sistemi inşa etmenin zamanı. Öğrenme ve öğretmenin yeni yollarını bulmalıyız.
[ad_2]
Bu yazı alıntıdır. Kaynak linle buradan ulaşabilirsiniz.